

Kia ile ilk test programımı gerçekleştirmek için bir süredir bekliyordum sevgili okur. İletişim ajansı isteğimi kırmayarak kısa süre içerisinde bana başlangıç modeli diyebileceğimiz Kia Rio’yu ayarladı. Açıkçası Kia’nın yeni ürün gamını, en altından en üstüne kadar oldukça merak ediyorum. Halen aktif olarak görev yaptığım Evo Dergisi’nde de şans eseri bir Kia modeli bana denk gelmedi. Bu yüzden merakım oldukça artmıştı.
“Gelişmekte olan” her şeye saygım, ilgim ve merakım olur. Kia yeni ürün gamı, yeni motor yelpazeleri, yeni tasarım dili ve yeni modelleri ile radarıma oldukça takılmış bir markaydı. Bunu bizzat kendilerinden test etmeyi istememden daha doğal ne olabilir? Gelelim mi Rio’ya? Jantların çok güzel Rio. Biliyorum içeriye geçtiğimde en üst donanım seviyesinde bile gelen hesap makinesi ekranını eleştireceğim. Bence sen de biliyorsun bunu Kia. Ama öncesinde dış tasarım olarak rakiplerine göz kırptığını görüyorum Rio. Keskin ve dik bir postür olarak gözüme yansıyan tasarım dili, 16 inçlik çok kollu, oldukça karizma katan jantları ile Rio tasarım konusunda beğenimi kazanıyor. Rio’nun dış tasarımında çirkin diyebileceğim bir yer ne yazık ki bulamıyorum.
325 litrelik bagaj hacmi ise Rio’nun siz kullanıcılara cömert davrandığı bazı alanlardan sadece birisi. Bir diğeri ise kabininde yer alan eşya gözleri. Klima kumandasının tam altında yer alan ayrı bir katman, vitesin ön ve arkasında yer alan gözler, kol dayama, koltuk arkası cepler, kapı cepleri gibi fazlaca cömert alanınız mevcut. Kokpit genel hatları ile kaliteli hissettiriyor. Tabi sizin kabindeki kalite algınız Mercedes S serisinden başlamıyorsa. Yumuşak plastiğe çok rastlanmasa da işçiliğin tolere ettiği kabin tok bir yapıya sahip. Özellikle 3 kollu deri sportif direksiyon en beğendiğim detay. Sürüş pozisyonunuz için ise Rio’nun koltukları fazlaca geniş bir skalaya sahip.